İtibarınız için HALKLA İLİŞKİLERE ihtiyacınız var…

 bloggorsel15

Neden halkla ilişkilere ihtiyacımız var? Bu sorunun birçok cevabı vardır. Ancak en önemlisi halkla ilişkiler bir kurumun kimliğinden ve itibarından sorumlu olduğundan kurumlar için kilit rol oynar

Doğru iletişim için karşı tarafın doğru anlaması, onun için de öncelikle karşı taraf hakkında doğru ve yeterli bilgiye sahip olup, anlatmak istenileni ona göre düzenlemek gerekir. Kısaca ‘Halkla İlişkiler’ kahramanlarının yaptığı gibi… “Peki, neden halkla ilişkilere ihtiyacımız var?” diye sorarsak, bunun da elbette birçok cevabı bulunuyor. Ulusal ya da uluslararası, büyük ya da küçük olsun tüm kurumlar halkla ilişkiler faaliyetine ihtiyaç duymaktadır. Endüstri liderleri her geçen gün ‘itibar’ın başarı için vazgeçilmez boyutta önem kazandığının farkına vardığından beri de PR’a destek duymuştur. Halkla ilişkiler bir kurumun kimliğinden ve itibarından sorumlu olduğundan kurumlar için kilit rol oynamaktadır. PR/kurumsal iletişim, yeni pazarlar açarak, yüksek nitelikli elemanları çekerek, yatırımcıları teşvik ederek, kurumun ürün ve hizmetleri için yüksek değer yaratarak ve kriz dönemlerinde kurumu koruyarak ‘rekabet avantajı’ elde edilmesinde etkili olmaktadır. PR, kuruma bağlı bir in-house takım tarafından, bir iletişim danışmanlığı şirketi tarafından veya her ikisinin birlikte çalışması ile yönetilebilir. Halkla ilişkiler hizmetini daha çok kurum içi PR departmanları, pazarlama veya kurumsal iletişim departmanları satın almaktadır.

Halkla İlişkilerci güzel kadınlar mı?

Türkiye’de yıllarca halkla ilişkilerin sadece güzel hanımefendiler tarafından yapıldığı düşünüldü ve öyle algılandı. Ortada dolaşıp insanların problemlerini çözmeye çalışan, ağzı iyi laf yapan insanlar halkla ilişkilerci adayları olarak görüldü. Az gelişmiş toplumlarda halkla ilişkiler, hâlâ anlaşılamama sorunu yaşamaktadır. Halkla ilişkiler disiplini yüzyıllık bir geçmişe sahip olmasına rağmen mesleğin tanımlanması ile ilgili tartışmalar devam etmektedir. Günümüzde halkla ilişkilerin basın bülteni yazmak ya da basınla ilişkiler olarak zannedilmesi konunun ne kadar yüzeysel olarak ele alındığının bir göstergesidir. Oysa halkla ilişkileri sosyal bilimlere dayalı geniş bir uygulama alanı olarak kabul etmemiz gerek. Kitle psikolojisi ile kitle iletişimine önem vererek toplumlar üzerinde bile etkin olabilecek faaliyetler gerçekleştirmek, pazarlama amaçlı PR, kriz yönetimi, kampanyalar halkla ilişkilercilerin görevleri içersine girmektedir. Son yıllarda bu konu Türkiye’de de biraz daha iyi algılanmaya başlandı ama algılanış biçiminde yeni ifadeler ile karşı karşıya kaldık. Halkla ilişkiler sadece müşteri problemi çözen kişi demek değildir. İşte buna göre ayırmak gerekir. Müşteri ilişkileri mi? İnsan kaynakları mı? Pazarlama ve iletişim mi? Kurum içi halkla ilişkiler mi? Burada bir kavram karmaşası var. İşin kuralı, içten, samimi ve dürüst olarak, dünyayı ve trendleri yakından takip etmektir.

İyi iletişimci kriz döneminde ortaya çıkar…

İyi bir iletişimci kriz yönetiminde ortaya çıkar. Neden mi? Çünkü ‘kriz yönetimi’ sizin farkınızı ortaya koyar. Kriz yönetimi ile kriz iletişimi karıştırılıyor. Krizin iletişimi denilen şey ancak kriz patladıktan sonra yapılabilir. Ama önemli olan kriz çıkmadan çıkmasını önleyecek şeyler yapmaktır. Krizlerin çok temel ortak noktaları vardır. Kriz patladığında ilk 24 saat hayatidir. Krizi mükemmel yönetebilirsiniz; ama zamanında yönetemezseniz hiçbir işe yaramaz. Kriz patladığında bir senaryonuz olmalıdır. Bu da elbette iyi bir halkla ilişkilerci tarafından yapılabilinir. Kim konuşacak, neler söyleyecek, ne zaman konuşacak gibi noktaların senaryoda çok net belirlenmiş olması gerekiyor. Eğer bir ürününüz varsa her türlü detayı ile başınıza gelebilecekleri öngörmeniz gerekiyor. Kriz konusunda yalnızca konuşmak da bir işe yaramaz; duygulara da dokunmak zorundasınız.

Krizi iyi yönetip yönetmediğinizin kriteri, paydaşlarınızın algısını değiştirip değiştiremediğinizdir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan yazının kaynak gösterilerek kullanılan bölümleri hariç tüm hakları Doret Habib’e aittir. Yazının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek yada referans gösterilerek kullanılabilir. Blog yazılarına ayrıca haftalık gazete Şalom’daki köşesinden ulaşılabilir.