Sosyal medya rezil de eder vezir de

Facebook, Twitter, Instagram bundan birkaç yıl öncesine kadar hayatımızda yoktu. Sosyal medya olarak tanımlanan bu mecralar olmadığı için pazarlama başka türlü bir sanattı… Şimdi ise sanatçısından, internet sitesine, televizyonundan birebir ürün satan şirketlere kadar her sektörden, her şirketin ve hatta ünlülerin sosyal medya stratejisi var.

Bir önceki yazımda internetin hayatımıza girmesiyle birlikte pazarlama trendlerinin de nasıl hızla değiştiğinden söz etmiştim. Bu yazımda internetin gelişmesi ile birlikte ortaya çıkan ve hayatımızın her alanına yayılan sosyal medyanın pazarlamaya etkilerini paylaşmak istiyorum…

Facebook, Twitter, Instagram bundan birkaç yıl öncesine kadar hayatımızda yoktu.  Sosyal medya olarak tanımlanan bu mecralar olmadığı için pazarlama başka türlü bir sanattı… O dönemde şirketler pazarlama faaliyetlerini reklam, kampanyalar vs gibi klasik metodlarla sürdürüyordu. Yaratıcılık o zamanlarda da her dönemde olduğu gibi öne çıkmayı, farklılaşmayı sağlıyordu.  Şimdi ise sanatçısından, internet sitesine, televizyonundan birebir ürün satan şirketlere kadar her sektörden her şirketin ve hatta ünlülerin sosyal medya stratejisi var.

Örneğin ticari faaliyet gösteren büyük çaplı hemen hemen her markanın bir Facebook, Twitter hatta Instagram hesabı bulunuyor. Bu hesap üzerinden yapılan tüm çalışmalar sosyal medya kullanıcıları ile paylaşılıyor.

Turkcell’den Sabancı Holding’e, Koç Holding’den Mercedes’e kadar yerli-yabancı şirketler ve markalar artık sosyal medyanın gücünü fark edip, sosyal medya yönetimine yönelik bölümler oluşturmaya başladılar. Bu bölüm çalışanları şirketlerin sosyal medya stratejilerini belirleyip ona göre sosyal medya kullanıcılarına yönelik bildirimler gönderiyorlar.

Hatta giyimden saat markalarına, ayakkabı markalarına kadar çeşitli şirketler ünlülere bedava ürün vererek Instagram’dan paylaşım yaptırarak sosyal medya üzerinden kendi reklamlarını yaptırmaya başlamışlardı. Ta ki yeni tüketici yasası bunu engelleyene kadar…

Instagram üzerinden çeşitli fotoğraflar paylaşıp aylık binlerce TL kazanan kişilerin haberlerini zaman zaman gazetelerden okuyoruz. Aslında ünlü olmayan ama Instagram’da sanki bir ünlü muamelesi gören ‘fenomen’ler türemiş durumda. Bir çeşit pazarlama faaliyeti yürüten bu kişileri çağımızın pazarlamacıları olarak tanımlamak mümkün. Turkcell T50 telefonlarının reklamında olduğu gibi birçok akıllı telefonun fotoğraf çekip anında sosyal medyaya yükleyebilmesi bile artık bir pazarlama modeli olmuş durumda… Buradaki tek sıkıntı, fenomenlerin yani yeni dönem pazarlamacıların hitap ettiği hedef kitle marka ile örtüşüyor mu? Bu yeni dönem PR & Pazarlama stratejistlerinin sorması gereken en önemli sorulardan biri…

NEREDE O ESKİ PAZARLAMA YÖNTEMLERİ?

Bu soruya geçmeden önce sosyal medyanın gücü üzerine biraz daha bilgi vermekte fayda var. Bir ürün ya da hizmet konusunda olumlu ya da olumsuz bir bildirim sosyal medya üzerinden birden bire tüm dünyaya yayılıveriyor. Bu durum olumlu bildirimlerde marka lehine gelişebilirken, olumsuz bildirimlerde markanın yok olmasına varabilecek kadar kötü sonuçlara yol açabiliyor. Konuya kişiler açısından bakmak gerekirse; bir kullanıcı aldığı bir otomobilde çıkan sorunu çözmek üzere artık sosyal paylaşım sitelerini kullanabiliyor. Geçtiğimiz aylarda bir arkadaşımın başına gelen bir örneği sizlerle paylaşmak istiyorum. Ünlü bir otomobil markasından aldığı otomobilinin CD çalarında yaşadığı sorunu gidermek üzere bahsi geçen otomotiv firmasının yetkililerine başvuran arkadaşım bir türlü sonuç alamadı. Ancak Facebook ve Twitter üzerinden bu konuyu çevresiyle paylaşmaya başlayınca birden otomotiv firmasından aranıp sorununun çözüleceğine yönelik aldığı geri bildirim sosyal medyanın etkisini ortaya koymaya yetip de artıyor bile…

Tıpkı Gezi Parkı protestoları sırasında Twitter ve Facebook üzerinden Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmek istendiğinin tüm Türkiye’ye hatta dünyaya duyurulduğu gibi… Bu örnek belki de sosyal medya tarihine geçen en önemli örnekler arasında sayılabilir.

Tüm bu gerçeklerden yola çıkarak, sosyal medyanın artık hayatımızın önemli bir unsuru olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ama her yeni şey gibi, sosyal medya konusunda da markaların, firmaların acemi olduğu gerçeği değişmiyor. Özellikle kurumsallaşmasını tamamlayamamış köklü olmayan firmalar, yeniliğe uzak durmamak adına kendine ‘sosyal medyacı’ diyen her kişinin peşine takılıyor. Bu işi eninde sonunda konunun tecrübelilerinin yapacağını bilmek uzun vadede herkesin yayarına olur. PR İletişim Danışmanları kontrolünde yapılan etkileşim geri dönüşü daha fazla ve kontrollü olma şansını artıracaktır.

Çünkü sosyal medya sadece iyi gün dostu olmamalı. Kötü günde de doğru marka strateji üreten bir iletişim danışmanı ile yönetilmeli…

 
Yasal Uyarı: Yayınlanan yazının kaynak gösterilerek kullanılan bölümleri hariç tüm hakları Doret Habib’e aittir. Yazının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan yazının bir bölümü, alıntılanan yazıya aktif link verilerek yada referans gösterilerek kullanılabilir. Blog yazılarına ayrıca haftalık gazete Şalom’daki köşesinden ulaşılabilir.